21-23 Ekim 2011
Foto gezileri ile çıktığım ikinci gezi oluyor. Gene Jolly tur otobüsleri ile yola çıkılıyor. Geziyi esas düzenleyen ise Kastamonu Fotoğraf Sanatı Derneği. Destekleyenler: Abana, Bozkurt, Çatalzeytin ve İnebolu Belediyeleri. Bu sefer Mihriban'ı kandırmakta pek de güçlük çekmiyorum. Sonbaharı görüntülemenin tam zamanı.
21 Ekim
Gece 22:30'da Beşiktaş eski iskele önünden Jolly tur otobüsüne biniyorum. Mihriban'ı ise Kadıköy evlendirme dairesi önünden alıyoruz. Hava güzel. Yola koyuluyoruz.
22 Ekim
Sabah 8 gibi Kastamonu'nun Bozkurt ilçesine varıyoruz. Belediyenin misafirhanesinde bize mükellef bir kahvaltı bekliyor. Kahvaltı yaparken hepimize küçük birer paket veriyorlar. İçerisinde, bölgeyi tanıtmak amacıyla minik eşantiyonlar var; kestane, bal, leblebi şekeri vs. ve bazı broşürler. Kahvaltımızı tamamladıktan sonra belediyenin ayarlamış olduğu, rehberli minübüslere biniyoruz.
Bozkurt, Batı Karadeniz bölgesinde, idari yönden Kastamonu iline bağlı bir ilçe. İlçe kıyıdaki Abana içesinin 2 km. güneyinde, Abana-Kastamonu yolu üzerinde. Ezine Çayı'nın doğu ve batısında ki, düzlük ile yamaçlara kurulmuş. malazgirt savaşından sonra Kastamonu'ya çeşitli türk boyları iskan edilmiş. Kastamonu2ya akın akın gelen boylar, en elverişili ve kestirme vadiler yoluyla, Karadeniz'e kadar inmişler. Kastamonu'yu Karadeniz'e bağlayan en kestirme yol, daha sonraları ticaret ve kervan yolu olarak kullanılan; Devrekani-Şenlik pazarı Şeyhoğlu- Bayram gazi üzerinden Karadeniz'e uzanmakta. Bölgeye ilk gelenler, bu vadi boyunca sahile doğru ilerlerken, uygun buldukları yerlere yerleşerek köyler kurmuşlar.
Biz önce Bozkurt'ta, halen faaliyette olan eski değirmeni geziyoruz. Aramızdan bazıları bu değirmende öğütülmüş olan mısır unundan alıyorlar.
Az ilerde ilçe meydanında pazar kurulu. Pazar deyince akan sular durur. Hemen o tarafa yöneliyoruz. Fakat saat olarak herhalde erken toplanıyorlar, çünkü fazla satıcı yok. Satıcılar köylülerden oluşuyor zaten. Kuru fasulye, biber, kestane, mısır unu bir sürü ürün yer alıyor.
Biz önce Bozkurt'ta, halen faaliyette olan eski değirmeni geziyoruz. Aramızdan bazıları bu değirmende öğütülmüş olan mısır unundan alıyorlar.
Bozkurt'ta halen mısır unu öğüten eski değirmen |
Bozkurt Pazarı Kastamonu |
Bozkurt pazarında çocuğuyla köylü kadın - Kastamonu |
Bozkurt Pazarı - Kastamonu |
Köylü teyze ve Mihri Bozkurt Pazarı - Kastamonu |
Bozkurt Pazarında ben ve satıcı teyze - Kastamonu |
Etraf yapraklarını dökmemekde ısrar eden ağaçlar sayesinde yemyeşil, fakat dökenler sayesinde ise kızıl, bakır, kahverengi, sarı. Yani tam bir renk cümbüşü. Sanki tüm renkler hangimiz daha güzel diye bir yarışma içerisindeler. Manzara müthiş!
Türk tarih meydanına da şöyle bir göz attıktan sonra gezimize devam ediyoruz.
Isırganlık bölgesinde biraz dolaşıp fotoğraf çektikten sonra, Çatalzeytin'e, deniz kıyısına iniyoruz.
ÇATALZEYTİN SAHİL - KASTAMONU |
MİHRİ ÇATALZEYTİN SAHİLDE... |
Çatalzetin küçük fakat sahili nefis bir kıyı kasabası. Çevreyi şöyle bir dolaştıktan sonra, Poyrazlar gemiciler (Evrenye)ye varıyoruz. Limanda dolaşmaya başlıyoruz. Aynı zamanda da, gruptan bizden evvel motor gezisine çıkanların dönmesini bekliyoruz. Çünkü aynı motorla biz de gezmeye çıkacağız.
EVRENYE |
EVRENYE |
MİHRİ EVRENYE LİMANDA |
EVRENYE LİMANDA ZARGANA AVLIYORLAR |
EVRENYE LİMANDA MOTOR BEKLERKEN... |
EVRENYE LİMANDA BALIK AĞLARI |
![]() |
MOTORDA EVRENYE |
EVRENYE - KASTAMONU |
Yağmur,mağmur dinlemeden yolumuza devam ediyoruz. Şimdiki hedefimiz; Abana-Çatalzeytin yolu üzerinde Hacıveli mevkinde yer alan "Hacıveli Konağı". 1935 yılında ilk okul olarak yaptırılan ve 1990 a kadar okul olarak kullanılan bina, şimdilerde restoran-kafe-bar olarakhizmet vermekte. Hava o kadar temiz ki, ikide bir derin nefes alıyoruz. Çaylarımızı yüksekte olan konağın güzel bahçesinde içtikten sonra, kalan zamanımızı, bahçedeki tavşan, ördek gibi şirin hayvanlarla oynayarak değerlendiriyoruz. www.abanahacivelikonak.com
HACIVELİ KONAĞI BAHÇESİ - ABANA - KASTAMONU |
HACIVELİ KONAĞI - ABANA - KASTAMONU |
HACIVELİ KONAĞININ BAHÇESİ - ABANA - KASTAMONU |
![]() |
ABANA SAHİL |
MİHRİ VE BERRİN İNEBOLU ÇARŞI'DA - KASTAMONU |
ESKİ İNEBOLU EVLERİNE BİR ÖRNEK |
İnebolu evlerini gezerken, hep böyle şeyleri de ben görürüm ya:) bir baktım bir sıçan daldan düşen tanelerle karnını doyurmaya çalışıyor. Tabi bizim şamatamızla karşılaşınca anında toz oldu.
İnebolu Evleri
İnebolu Evleri genelde 3 katlı bahçeli yapılardır. Bahçelerde
erik, fındık, dut, elma, ceviz gibi meyve ağaçları bulunur. Hemen hemen her
bahçede su kuyusu bulunur. Ayrıca bahçelerde yaz sohbetleri için çardak veya
avlu içinde oturma mekanları bulunur.
Evler genelde bordo-beyaz renktedir. Bordo rengini Aşı Köyü'nden
çıkarılan toprakla yapılan Aşı Boyasından alır. Aşı boyası bu ahşap evleri 20
yıl boyunca rahatlıkla koruyabilmektedir.
Evin çatısı genelde dört tarafa eğimlidir. Çatı denizden
çıkarılan ve Marla Taşı(Arduaz) denilen geniş ve ince taşlarla örtülmüştür.
Çatıda taş kullanılmasının sebebi son derece sert Karadeniz poyraz
rüzgarlarında çatının dayanıklı olmasıdır. Marla taşı ise ince, düz yapısı ve
ısı yalıtımına sağladığı katkıdan dolayı tercih edilmiştir.
Bodrum kat soğuktan korunmak ve rutubeti önlemek amacıyla taştan
yapılır. İnebolu merkezinde bu bodrum katları iş yeri veya kiler olarak,
kırsalda ise ahır olarak kullanılır. Her kat yüksek tavanlı, bol pencereli ve
bağımsız bir daire şeklinde ana salona açılan odalar şeklinde tasarlanmıştır.
Kat girişleri ana kapı girişinden veya dışarıdan merdivenle ayrılır. Bunun
amacı ise aile genişledikçe bağımsız olarak evin rahat bir şekilde
kullanılabilmesidir. Her katta tuvalet ve banyo bulunmaktadır. Bunun yanı sıra
yatak odasında dolap denilen bugünkü kullanımda ebeveyn banyoya karşılık gelen
ilk bakışta gardrop izlenimi uyandıran küçük banyo bulunur. Bazı evlerde iki
odadan oluşan çatı katı da bulunur.
DİYORUM SİZE BİR GÜN BİRİ AÇILACAK BU KAPILARDAN... |
ÜNLÜ YAZARIMIZ OĞUZ ATAY 1934DE BU EVDE DOĞMUŞ |
![]() |
İNEBOLU'DA "SARI YAZMA" ALIRKEN |
İNEBOLU ESKİ EVLERİ |
MİHRİ, İNEBOLU KAYMAKAMLIĞI İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ KAPISINDA |
ÇANAKKALE MÜZESİ |
Kurtuluş Savaşı'nda İnebolu
Dönemin önemli bir ticaret merkezi olan İnebolu ve İnebolu Limanı
Kurtuluş Savaşı'nda stratejik olarak önemli bir rol oynamıştır. Kurtuluş
Savaşı'na katılmak için Ankara'ya gitmek isteyenlerin bir bölümü teknelerle
İnebolu İskelesine geliyor ve buradan Anadolu'ya geçiyordu. İstanbul ve
SSCB'den gelen savaş gereçlerinin Anadolu'ya giriş noktası da İnebolu iskelesi
olmuştu. Bunu fark eden Yunanlılar Karadeniz'deki donanmalarıyla iskeleyi
denetlemeye başladı.Bundan sonuç alamayan Yunan savaş gemilerinden Panter ve
Kılkış adlı iki Yunan zırhlısı 9 Haziran 1921'de İnebolu limanına geldi. Şehrin
ileri gelenlerine ültimatom vererek cephane ve silahları iki saat içinde teslim
etmesini söyledi. Savaş gemilerinin İnebolu'ya doğru hareket ettiği haberi
zırhlılardan önce İnebolu'ya ulaşmış ve cephaneler bombalama karşında zarar
görmemesi için iç kısımda kalan iki çay mevkiine, tepenin arkasında kalan ve
zırhlıların top atışlarının ulaşamayacağı yerlere taşınmaya başlamıştı.
Cephanelerin teslim edilmemesi üzerine Yunan savaş gemileri İnebolu'yu
bombaladı. Ama Yunanlılar Kurtuluş Savaşı'nın gereksinimi olan insan ve
cephanenin Anadolu'ya giriş yeri olan bu iskeledeki etkinliği önleyemedi.
İnebolu kayıkçılarının gayret ve başarıları 9 Nisan 1924 tarihli
TBMM kararıyla Beyaz Şeritli İstiklâl Madalyası ile ödüllendirilmiştir.
İNEBOLU - KASTAMONU |
Şerife Bacı, Kurtuluş Savaşı'nda yaşlı kadın ve erkekler ile
birlikte İnebolu'da bulunan cephaneleri Ankara'ya götürülmesinde çocuğu ve
kağnısıyla yer alırken kış şartları nedeniyle Aralık 1921'de donarak ölmüş. Seydiler
Belediyesi, 1973 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 50. yılında
belediye binasının önüne rölyefini yaptırmış ve ismi birçok kuruma verilmiş.
İNEBOLU SAHİL, GENE BULUTLAR VE YAĞMUR GELİYOR... |
Oradan sonra, sahilde bir yerlerde Berrin, Suat, Mihri ben bira içiyoruz. Gruptan bir sürü insan da masalara dağılmış vaziyette. Havanın neminden de olsa gerek, bayağı yorgunuz hemen minibüslerimize atlayarak Bozkurt Belediyesinin misafirhanesine gidiyoruz. Berrin de bizim oda da kalıyor. Bir müddet sohbetten sonra kafayı vuruyoruz.
22 Ekim
Sabah mükellef bir kahvaltıdan sonra, tekrar minibüslerimize dağılarak, yollara düşüyoruz. Hava bayağı kapalı, yağdı yağacak. Gideceğimiz ye "Abana Kent Ormanı". Bulunduğumuz yerden, Abana'nın yazlıklarının bulunduğu kesimini tepeden görüyoruz. Çok hoş görünüyor. Yazın nasıl olur bilemiyorum tabi.
Sahile indiğimizde hava kapalı ama durgun...
Deniz kıyısına "Beldeğirmen Köyü"ne iniyoruz. İnerken yol boyunca, minik kestane, yeşil elma, yani ne bulursak yiyoruz. Sahile vardığımızda hava gene pek sevimli değil. Kahvehanede oturarak birer türk kahvesi içiyoruz.
Kahvelerimizi içip dinlendikten sonra, İnebolu'da ki eski cezaevine gidiyoruz.
İnebolu’da 1973 yılına kadar Askerlik Şubesi Başkanlığı olarak kullanılan ve daha sonra Cezaevine dönüştürülen tarihi bina ilgi bekliyor. Yeni cezaevi binasının inşasından sonra 1991 yılında boşaltılan bina, o tarihten beri kullanılmadığı için büyük ölçüde harabeye dönüşmüş. Tarihi cezaevi restore edilerek, butik otel haline getirilmeyi bekliyor.
Eski cezaevinden ayrılarak, Kastamonu 'ya gidiyoruz. Tabi meşhur Kastamonu taşköprü sarımsağından almadan olmaz. Erik pestili ve meşhur "Kastamonu çekme helvası"ndan alıyoruz.
Kastamonu Çekme Helvasında, her zaman bu
aşkın hazzını hisseder, doyumsuz tadını duyarsınız damağınızda. O nedenle
farklı bir lezzet ve nefaset 'tedir KASTAMONU Geylani Çekme Helvası...
Çarşı içinde meşhur kır pidesinden de yedikten sonra, çarşısından birer baskı masa örtüsü alıyoruz. Sıra "Kurşunlu Han"da.
Kurşunlu Han'dan çıkınca Kastamonu merkezde, meydanda, toplanarak tüm fotoğrafçılar toplu bir fotoğraf çektiriyoruz. Ondan sonra da yolcu yolunda gerek diyerek, İstanbul'a doğru yola çıkıyoruz. Darısı başka fotoğraf dolu gezilerin başına:)
Kahvelerimizi içip dinlendikten sonra, İnebolu'da ki eski cezaevine gidiyoruz.
İnebolu’da 1973 yılına kadar Askerlik Şubesi Başkanlığı olarak kullanılan ve daha sonra Cezaevine dönüştürülen tarihi bina ilgi bekliyor. Yeni cezaevi binasının inşasından sonra 1991 yılında boşaltılan bina, o tarihten beri kullanılmadığı için büyük ölçüde harabeye dönüşmüş. Tarihi cezaevi restore edilerek, butik otel haline getirilmeyi bekliyor.
ESKİ CEZAEVİ - KASTAMONU |
Eski cezaevinden ayrılarak, Kastamonu 'ya gidiyoruz. Tabi meşhur Kastamonu taşköprü sarımsağından almadan olmaz. Erik pestili ve meşhur "Kastamonu çekme helvası"ndan alıyoruz.
KASTAMONU GEYLANİ ÇEKME HELVASI:
Geçmiş asırlarda, KASTAMONU 'da
yaşayan bir Bey’in, güzel bir kızı varmış.
Kastamonu’yu adaletli bir şekilde yöneten bu Bey kızını çok
sevmekteymiş... O kadar ki, ondan ayrılığı hiç düşünmez, Onsuz hayatın çok
olumsuz geçeceğini, onu görmeden yaşayamayacağını düşünürmüş.
Kız bu, Baba evinde beklemez,
geleneklerimize ve göreneklerimize göre zamanı geldiğinde hem ağlar, hem de
yuvasını kurar. Bey de bu gerçeği bildiği için kızıyla evlenecek olanları bir
imtihana tâbii tutmaya karar vermiş. Uzun süre, bu imtihanın nasıl olması
gerektiğini düşünmüş. Ama bir türlü bulamamış... Bu arada kâhyasından bir teklif gelmiş.
“Bey'im sen tatlıyı çok seversin, kızını öyle biriyle evlendirelim ki, yapacağı
tatlı, kızının saç telinden ince olsun. Böyle bir tatlı yapana kızını verirsin”
demiş. Bu fikir Bey'in çok hoşuna gitmiş. Kastamonu ’nun dört bir yanına
haberler salınmış. Haberi duyan bütün Kastamonu delikanlıları, Bey'in kızının
hayaliyle başlamışlar tatlı çeşitleri yapmaya...
Bey yapılan tatlıları beğenmemiş.
Abdulsamet isminde bir genç varmış. O da söz geçirememiş kalbine ve Bey'in
kızını alabilmek için başlamış annesiyle helva yapmaya...
Abdulsamet Un, tere yağ ve ağdayı,
(üzüm pekmezi). Bey 'in kızının aşkıyla başlar yoğurmaya, Yoğurdukça, un, tere
yağ ve ağdayı, aşkla kavrulur gönlü. Aşk ateşi tel tel yapar helvayı... ve
meşhur KASTAMONU ÇEKME HELVASI çıkar
ortaya... Bey çekme helvayı çok beyenir. Kızının saçları kadar ince, bi o kadar
da lezzetli... Abdulsamet usta da
kavuşur sevdiğine. Daha sonra ki asırlar da, evler de Kastamonu Çekma Helvası
geleneksel olarak yapılmaya devam edilir.
Çarşı içinde meşhur kır pidesinden de yedikten sonra, çarşısından birer baskı masa örtüsü alıyoruz. Sıra "Kurşunlu Han"da.
KURŞUNLU HAN - KASTAMONU |
Kastamonu merkezindeki Aktarlar Çarşısı'nda
bulunan "Kurşunlu Han", Candaroğulları Beyliği'nin son hükümdarı ve Fatih Sultan
Mehmet’ in dayısı Kemalettin İsmail Bey tarafından 1443-1461 yılları arasında
yaptırılmış.
Afrikalı Seyyah İbn-i Batuta’ nın
“gördüğüm yerler arasında en zengin, en güzel şehirlerden birisi” dediği ve bir
ilim, irfan yurdu olarak tanımladığı Kastamonu’ya mührünü vuran Candaroğulları
sülalesinin ilime ve ilim adamına en çok değer veren hükümdarı İsmail Bey’in
Kastamonu ticaret hayatına sağladığı en büyük katkı Kurşunlu Han olmuş.
Kurşunlu Han, yapıldığı tarihte
Kastamonu’nun en büyük ticaret merkezi konumundaymış. Asırlar boyunca da
Kastamonu ticaretinin merkezi olma özelliğini kaybetmemiş. Hemen batı cephesine
yapılan "Cem Sultan Bedesteni" ve "Penbe Han" ın işlevsellik kazanması ile
şehirdeki ticari fonksiyonun merkezi haline gelen muhit, günümüzde de ticari
hareketliliğin en yoğun olduğu bölge olarak dikkat çekmekte.
Zaman içersinde tıpkı
Kastamonu’daki diğer ecdad yadigarı eserler gibi sahipsiz kalan ve yılların
acımasızlığına direnemeyen han, uzun zaman bakımsız bir vaziyette içteki
dükkanları depo olarak kullanılan atıl bir eser halini almış. 1998 yılında
Kastamonu Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün kurulması ile hayat bulan eserler
arasında Kurşunlu Han da yerini almıştır. Hem de en şanslı ecdad yadigarı olmuş.
Karadeniz Otelcilik Seyahat
Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti.’ ne restore et – işlet – devret modeli
çerçevesinde ihale edilen Kurşunlu Han, uzun yıllar atıl ve bakımsız kalmanın
acısını, Kastamonu’nun en gözde, en güzel turistik oteli olarak çıkarmaya
başlamış. Karadeniz Otelcilik Seyahat Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti.
tarafından restorasyonu yapılan Kurşunlu Han 23 Ağustos 2008 tarihinde açılışı
yapılarak hizmete girmiş.
KURŞUNLU HAN'DAKİ MEŞHUR HAMAM KAZANI |
Yapılış tarihi bilinmeyen ancak Çobanoğulları
Beyliği dönemine ait olduğu tahmin edilen Vakıf Hamamı'nın restorasyonu
sırasında Osmanlı Devleti'nin son dönemine ait bir kültür eseri olduğu
belirtilen hamam kazanı ortaya çıktı. Kastamonu'nun en eski Türk-İslam
Medeniyeti eserleri arasında yer aldığı kaydedilen Vakıf Hamamı'nda çıkan
kazan, tam ortasından geçen şeridin yerleştirilmesindeki ince işçilik ile
dikkat çekti. Münire Medresesi El Sanatları Çarşısı'nda sergilenen hamam
kazanından farklı bir teknik ile yapılan ve Kastamonu hamamlarındaki zenginliği
ve çeşitliliği ortaya koyan kazan, Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün turizm
sektörüne kazandırdığı eserler arasında yerini aldı. Bakırdan yapılan ve 200
santimetre çapında olan hamam kazanının 5 Yıldızlı bir turistik otel olarak
hizmet vermeye hazırlanan Kurşunlu Han'da sergilenerek turizme kazandırılacağı
açıklandı.
Kurşunlu Han'dan çıkınca Kastamonu merkezde, meydanda, toplanarak tüm fotoğrafçılar toplu bir fotoğraf çektiriyoruz. Ondan sonra da yolcu yolunda gerek diyerek, İstanbul'a doğru yola çıkıyoruz. Darısı başka fotoğraf dolu gezilerin başına:)
Kastamonu çok güzel şehirdir. Ilgaz'dan da manzaralar olabilirmiş. Kastamonu'yu iyi gezdiğimi sanıyordum ancak eski cezaevini ilk kez bloğunuzda görünce şaşırdım. Tam olarak nerenin sınırları içerisinde acaba? Bilgi verirseniz çok sevinirim.
YanıtlaSil